Sosyal Medya

Makale

FiravunÂ’un Cesedi

Kur’an’da anlam içeriÄŸinin nüzul ortamını aÅŸmaması, yani ayetlerin nüzul ortamına uygun bir ÅŸekilde deÄŸerlendirilip anlam kazanabileceÄŸi konusunda “Firavun’un cesedi” konusu iyi bir örnek oluÅŸturur. Şöyle ki;

“Biz, Ä°srailoÄŸullarını denizden geçirdik. Ama Firavun ve askerleri zulmetmek ve saldırmak üzere onları takip etti. Nihayet (denizde) boÄŸulma hâline gelince, (Firavun:) ‘Gerçekten, Ä°srailoÄŸullarının inandığı Tanrı’dan baÅŸka tanrı olmadığına ben de iman ettim. Ben de müslümanlardanım!’ dedi. Åžimdi mi (iman ettin)! Hâlbuki daha önce isyan etmiÅŸ ve bozgunculardan olmuÅŸtun. (Ey Firavun!) Senden sonra geleceklere ibret olman için, bugün senin bedenini (cansız olarak) kurtaracağız. Ä°ÅŸte insanlardan birçoÄŸu, hakikaten ayetlerimizden gafildirler.” (1)

Şüphesiz Firavun’un aciz ve periÅŸan duruma getirilen cesedi o zaman diliminde yaÅŸayanlar, yani onun gösteriÅŸ ve debdebesini görenler adına oldukça kayda deÄŸer bir ibrettir. Bu ÅŸekilde, Allah’a ve Resul’üne karşı çıkmanın sonuçlarını göstermek açısından onun “Nereden nereye?” geldiÄŸi gösterilmek istenmiÅŸtir. Fakat bu ceset, sonraki asırlarda ortada yoktur. Nitekim Mekkeli müşrikler de Firavun‘un başına gelenleri tarihî olarak bildiklerinden olsa gerek, ibret almak adına bu cesedi görmek gibi bir talepte bulunmamışlardır. Bu durumda onların da ayetteki kastı doÄŸru anladıkları, yani meseleyi sadece haber deÄŸeri açısından ele aldıkları söylenebilir. (2) Aynı ÅŸekilde bugün bizim için de bu tarihi anlatım yeterince doyurucu ve ibret almaya deÄŸer bir yok oluÅŸu anlatır. Şüphesiz bugün için bazı müzelerde sergilenen ve o devri yansıttığı söylenen cesetlerden de ibret almak mümkündür. Ancak bu, ayetten ibret almanın zorunlu bir karşılığı deÄŸildir. Zira bu gibi cesetlerin arkeolojinin geliÅŸtiÄŸi nispeten yakın zamanlarda bulunduÄŸu düşünülürse, bu güne kadar onu görerek ibret alma imkânı bulamayanlar için ayet anlamını yitirecektir. Zaten bütün bilinen saklama ve muhafaza etme usullerine raÄŸmen bir cesetten hareketle tarih içinde gerçekleÅŸmiÅŸ bir olayın bütün veçheleriyle ortaya konulabilmesi de mümkün deÄŸildir. Firavun, arzu ve isteklerini ilah yerine koyan siyasi liderler için sembolleÅŸmiÅŸ bir tiptir. Şüphesiz arkeolojik kazılarda ortaya konan materyallerin ibret konusu olması, bulunduÄŸu dönem içinde doÄŸru deÄŸerlendirildiÄŸi nispette iÅŸe yarayabilir. (3) Fakat genel anlamda tarihte örneklik teÅŸkil eden bunun gibi zalim kiÅŸilerin sonlarını tahmin etmek ve ibret almak için cesetlerini görmeye gerek yoktur. Ayrıca bir insan ömrü kendi dönemi içinde benzer pek çok olaya ÅŸahitlik etmeye de yeter. Ama Firavun söz konusu olduÄŸunda bizim için dikkate deÄŸer olan, özellikle/öncelikle bu olayın haber/bilgi niteliÄŸi taşıyan yönüdür.

Not: Bu yazı özün BaÄŸlamı adlı eserden iktibas edilmiÅŸtir.

Dipnotlar:

1. Yunus suresi, 90–92. ayetler. (Diyânet Vakfı Meali).
2. Nitekim ibret almanın tek yolunun onun cesedini görmek olduÄŸu nasıl söylenebilir ki? Aksi hâlde kâfir ve müşriklerin, her fırsatta bulabildikleri her vasıta ile peygamberimize karşı koydukları ve alay etmek için bahane aradıkları bir ortamda “Göster bakalım, biz de ibret alalım.” demeleri ve cesedi görmek istemeleri gerekirdi. Böyle bir ÅŸey hiç vuku bulmamıştır.
3. Mevdudî, bugün bile Firavun’un cesedinin yüzerken bulunduÄŸu yer, bölge sakinlerince gösterildiÄŸini ve bu yerin Sina Yarımadası’nın batı kıyısında, Cebel-i Firavun (Firavun Dağı) olarak bilinen dağın yakınında Hammam-ı Firavun (Firavun Hamamı) denen sıcak bir kaplıca vardır ki, Firavun’un cesedinin bulunduÄŸu söylenen Ebu Zenime’den birkaç mil mesafede bulunduÄŸunu belirtir. Buna göre eÄŸer boÄŸulan Firavun, Hazreti Musa (as)’nın kendisine gönderildiÄŸinde Mısır’ı yöneten Minfetah (Bu ÅŸahsın ismi diÄŸer kaynaklarda Merneptah ÅŸeklindedir.) ise, mumyalanmış cesedinin hâlâ Kahire müzesinde sergilendiÄŸini ifade eder. Sir Grafton E. Smith’in Firavun’un mumyasından bandajları kaldırdığında cesedi üzerinde bir tuz tabakası bulunmuÅŸtur ki, bu onun denizde boÄŸulduÄŸunun apaçık delilidir, der. (Mevdudî, Tefhîmu’l-Kur’an, c. 2, s. 337.)

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.